Gıda endüstrisi, sanal para sistemi tarafından kullanılmakta olan teknolojiye yönelerek, gıda güvenliğini pekiştirmeyi, et ve tarımsal mahsulleri tarladan sofraya kadar takip etmek suretiyle stok yönetimini etkinleştirmeyi hedeflemekte.

IBM ile yakın işbirliği içerisinde çalışılan perakende devi Wal-Mart söz konusu teknolojiyi ABD’de mango, Çin’de ise et ürünleri üzerinde test etmektedir.

Sanal para Bitcoin kapsamında kullanılmakta olan “Kayıt Zinciri (Blockchain)” teknolojisi belirli bir ürün için özel olarak üretilmiş olan kodu karşı tarafla paylaşmaya imkân sağlayan bir dijital sistem olarak tanımlanmaktadır.

Wal-Mart Gıda Güvenliği Başkan Yardımcısı Frank Yiannas konuya ilişkin olarak yaptığı açıklamada, dijital ve şeffaf bir gıda sistemi yaratılması konusunda önemli bir potansiyel gördüğünü ifade etti. Söz konusu teknoloji sayesinde, tedarik zincirinin farklı aşamalarında yer alan kişiler ile hayvanın hangi tarihte kesildiği veya hasat döneminde hava koşullarının nasıl olduğu gibi detaylı bilgiler paylaşılabilecek ve bu bilgiler akıllı telefonlarda fotoğraflar aracılığıyla depolanabilecek ve uygun teknolojik platformlara aktarılabilecek. Teknoloji uzmanları, söz konusu teknolojinin kullanımı ile gıda sahteciliği ve yanlış teslimat gibi problemlerin de önüne geçilebileceğini vurgulamakta.

Pazar araştırması firması olan IDC firmasında uzman olarak görev yapmakta olan Bill Fearnley ise yaptığı açıklamada, “Kayıt Zinciri (Blockchain)” teknolojisinin en büyük avantajının, ürün künyesinin anlık olarak güncellenmesinden ve bu sayede kullanıcıların en güncel bilgiye her an erişebiliyor olmasından kaynaklandığını ifade etti.

“Kayıt Zinciri (Blockchain)” teknolojisinin savunucuları, sistemi savunurken ciddi sağlık problemlerine yol açan ve kurumsal itibar ve satışlar üzerinde önemli bir olumsuz etkiye sahip olan salmonella gibi salgınlara değinmektedir.

Wal-Mart Gıda Güvenliği Başkan Yardımcısı Frank Yiannas herhangi bir problem oluşması durumunda, söz konusu teknolojinin firmalara problemin kaynağını daha hızlı bir şekilde tespit etme fırsatı sunduğunu bu yüzden de problemin çözümü için daha etkin bir yöntem oluşturduğunu belirtti ve 2006 yılında yaşanan ve ıspanaktan kaynaklanan bir vakanın kaynağının tespiti için yüzlerce müfettişin iki hafta boyunca teftiş yapması gerektiğini vurguladı. Yiannas, “ Kayıt Zinciri (Blockchain)” teknolojisinin teftiş süresini günlerden saniyelere çektiğini ve gıdanın çok daha düzgün bir şekilde takip edilmesine imkân tanıdığını belirtti.

“Kayıt Zinciri (Blockchain)” teknolojisinin bir diğer faydasının ise, genetiği değiştirilmiş veya katkı maddeli gıda ürünlere ilişkin endişelerin günden güne artmakta olduğu bir ortamda gıdanın nereden geldiğine ilişkin temel bilgileri tüketicilerle paylaşmak suretiyle şeffaflığı artırmak olduğu belirtilmektedir.

“Kayıt Zinciri (Blockchain)” teknolojisinin geçmiş dönemde, İngiltere’de internet üzerinden satış yapmakta olan Provenance firması tarafından Endonezya’da yakalanan tuna balıklarının sosyal sorumluluk prensipleri çerçevesinde yakalanmakta olduğu savını güçlendirmek için de kullanıldığı ifade edildi. Buna ek olarak, söz konusu teknoloji mücevherat sektörü tarafından, savaş bölgelerinden çıkarılan “kanlı elmasların” satışının önüne geçilebilmesi için de kullanılmaktadır.

Danimarka menşeli nakliye firması Maersk sahtecilik ve yanlış teslimatın önüne geçilmesiyle birlikte, söz konusu teknolojinin milyarlarca dolarlık tasarruf sağlayabileceğini tahmin etmektedir. Firma bahse konu teknolojiyi Kenya Hollanda hattında çalışmakta olan konteyner gemilerinde test etmektedir.

Söz konusu teknolojiye geçişin yatırım gerektirdiği ise vurgulanan bir başka husustur. Afrika’da soğutulmuş olan ve Avrupa’ya gönderilmekte olan bir gıda ürünün en az 30 kişi arasında etkileşim içerisinde gerçekleştirilecek, gümrükleme, vergileme ve gıda güvenliği alanlarında 200 farklı işlem gerektirdiği belirtilmektedir.

Kaynak : The Star Online , Ekonomi Bakanlığı